Bırak Oyunu Ey Aşık
Bırak oyunu ey aşık divane ol divane ol,Sokul kalbine ateşin pervane ol pervane ol.
Kendini kimsesiz haneni temelsiz koy,
Var o vakit aşıklarla hemhane ol hemhane ol.
Yıka kinin sinenden, yıkanmış sini gibi yedi suda,
Dol ol dem şarabıyla aşkın peymane ol peymane ol.
Gerek ki bütün canlar layık ola cananına,
Gidiyorsan mestana mestane ol mestane ol.
Uçup gider nasılsa canın tatlı efsanemizden,
Fani olur aşıklar gibi efsane ol efsane ol.
Eğer bakarsa ol put, dol onunla ayna gibi,
Eğer çözerse zülfün git şane ol git şane ol.
Şükran olsun diye aşka mallar armağanlar verdin,
Şükran olsun diye aşka mallar armağanlar verdin,
Sun kendin’ armağan gibi şükrane ol şükrane ol.
Dilin
kendine özgü nağmesi, söylenceyi kanatlandırır. Türkçe ya da Arapça o
kadar ahenkli olmazdı Mesnevi büyük ihtimal. Şiirin en gür sesi Farsça
olduğu için de seçmiştir Rumi bu dili belki de.
Rumi'nin
nefsi şiire düşer, bizi de 'iman'a iter. O denli güçlüdür ki ilahi
takibinin sesi, kayıtsız kalamazsınız. Sesinin ahengiyle meramı his'se
çağırır, aşkından hisse dağıtır. Tüm duyguları kapatan bir karanlıkta
süzülür sesi. Onu sevdiğine bağlayan, hepimizin duyduğu sesidir aslında.
Sesle tellenen bir iletişim, kapanmayacak yarayı sürekli kaşıyan
mısralarla devam eder. Tüm büyük şairlerin bulduğu türden bir yara
bulmuştur. Tek hazinesi o yarayı kanatarak çoğalan aşktır. Yazdıkları o
yaranın kapanmaması için duadır.
Bensiz gitme Sultanım