Gönlü müdanasız bir rüzgara emanet etmeyi
becerebilmek gerek. Halk denen topluluğun yapay gürültüsünden
sıyrılabilmeyi istiyor o ayrıcalık da. Tüm o şatafatlı
hangamenin üstünde bir manayı seslendirmek... Müren'in sesi,
insanın gerek duyduğu yalnızlığın kapısını açan büyük bir
lütuf. Eğer muallaktaysanız, Tanrıya bağlanmak için daha şahane
bir gerekçe bulamazdınız. Sesinin anaforuyla yoğrulmuş bir
hayat, insanın kendine ve sezgilerine olan inancını kanatlandırır.
Gazino starıydı başlangıçta. Uzun
zaman da öyle oldu. Asla sözleşme (kontrat) yapmadı gazino
patronlarıyla. Sözü senetti, yerine getirirdi. Ülkenin en dürüst
bülbülü.
Deklare etmeden kabul ettirdiği cinsel
kimliğiyle, ülke insanına çok ince bir ayar çektiğinin mesajını
vermişti. Herhangi birisi Zeki Müren'in adıyla cinselliğe dair
iğrenç bir münasebetsizlik yumurtlasa ekseriyetle müdahale
edilir, ayıbıyla utandırılırdı. Çocukluğumdan hatırladığım,
birkaç kez ismi geçen konuşmaların bende bıraktığı, üstüne
lekeli bir söz söylenmeyecek bir yerde olduğudur. Başka zaman
eşcinsellikle ilgili aşağılık şakalar yapanların hepsinde
zaruri bir saygı duruşu etkisi yaratırdı ismi.
Sahnede olduğu yıllar boyunca
söylediği şarkılardaki değişim ülkenin genel duygu dünyasıyla
ahenkliydi. Müren, klasik Türk müziğinin nabzıydı. Ölümüyle
icra ettiği tarz zamandışı kaldı; antik bir dil gibi asılı
kaldı hayatın üstünde bir yerde.
Öldüğü gün TRT İzmir stüdyosunda
hayatın sahnesine son adımını atmıştı. 24 Eylül 15. ölüm
yıldönümü. Hala tüter; Türkçe konuşan herhangi bir gencin
başındaki dumandır.
"...güneşe ve erkekliğe büyüyen
vücudum
düşüvericek ellerinizden ve
bir gün elbette
Zeki Müren'i seveceksiniz
(zeki müreni seviniz)"*
düşüvericek ellerinizden ve
bir gün elbette
Zeki Müren'i seveceksiniz
(zeki müreni seviniz)"*
*Arkadaş Z. Özger'in "merhaba
canım" isimli şiirinden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder